Masadaşım, bugün benim hiç de cesaret edemediğim, aklımın kıyısında sürekli gezen bir yolculuğa çıktı.
Beyrut'a!
Bazılarımız hâlâ kadıköy-beşiktaş vapurunda düş kursun! İğneyi size çuvaldızı kendime!
Kıskandım, imrendim, özendim; ama her virgülde sevindim.
Tanıdığım herkes, ben de dahil bir şekilde gitme meraklısı, bulunduğu yeri terketme meyillisi...
Sonunda biri dediğini yaptı,-gerçekten ilk defa gidicem deyip de ikinci gün giden birini gördüm- hatta çok kısa bir sürede karar verdi buna. O kadar uzun yolları alabilecek birinin, bu denli düşünülesi bir kararı çok küçük bir zaman diliminde vermesinin nedenleri kendisine kalsın...
Biz cesaretine saygı duyalım!
Zamanı, mekanı ve parayı bir araya getirme derdimiz sanırım bizi olduğumuz yere 'çakan'. (Bu son kelime her harfi yerinde vurgulanarak okuna)
Gelmiyor değil aklıma, çok hızlı yer değiştirebildiğimiz çulsuz zamanlar.
Bu yazı hâlâ o masada akşam ondan sabah sekize kadar kelime eskiten bana, saat 6:45'te kendisini sekize kadar ayakta tutacak nescafe'ye, ofis terasındaki manzaraya ve gelir de hikâyesini anlatır, bi punduna getirip bizi de yüreklendirir diye merakla beklediğimiz cancağıza...
İyi yolculuklar...
İşte o arkadaşın yolculuğu: delilik yok açar
2 yorum:
uzun mu olmalı bu yollar ille de kısaları da seviyorum ama en çok Anadolu'yu gezmek istiyorum adım adım hayırlısıyla martta sivastayım : )
memleketime selam söyle Mine:)
not:Yol dediğin uzun olmalı yokuşu az düzlüğü çok:)
Yorum Gönder