13 Ekim 2009 Salı

Hayatımdaki En Değerli İki Oyuncağa




O sıra asfalt ile yeni tanışmıştık. Büyük greyderler yola dökülen toprağı genişlemesine yayar,
üzerinden de koca koca silindiler ağırlığını hissettire, hissettire geçerdi. Sonra kara, ıslak,
dumanı üzerinde topraklar geldi, adına asfalt dendiğini kokusunu alıp da sorduğumuzda öğrendik.
Tesadüf o ya (Pazarlama stratejisi de olabilir:) telli arabalarla ve tornetlerle (bilyalılarla)
o ara tanıştık. Namı değer "Kara Şimşek"ti o, kapkara bir araba, tepesinden uzanan uzunca bir tel... Kenarına şekil olsun diye yaptığımız; kızrmızı ve mavi elektirik bantlarını az kalsın es geçiyordum. Arkadaşlar ile yan yana sıralanırdık. Herkes, hep bir ağızdan ara gazı verirdik. Haaaaaaaaaaaaaaaaannnn!!! Kim daha düz sürebiliyorsa, o oyunun ehli sayılırdı.
İçimiz en çok kahreden şey, kara şimşeğin telle tutundurulduğu yerin aşınmasıydı. Tel hep arabanın içinde dolanırdı, iteleyemezdik. "Vay, vay, vay!". Nasıl etsekse onu oraya tutundursak...
Bir başka arabaydı, telli arabam. Hani kilometreye vursan, hiç bir oyuncak araba dayanmazdı o kadar uzun yola...

Sonra, tornet (Bilyalı) ile tanıştık. Gözümüz yokuş görmeyi versin, arka koltuğu üçlediğimiz zamanlardı.

Güzeldi be, çok güzeldi...



LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...