9 Temmuz 2011 Cumartesi

14356. başvuru!

Az önce bilgisayarın ''ıvır zıvır'' dosyasını karıştırınca dört sene önce ajansara gönderdiğim cv'min giriş yazısını tebessümle okudum. Okudukça o vakitler nasıl çırpındığımı hatırıma getirdim. Uzatmadan...

Şimdi söz Coyete'nin:  

Evet,  belki Road Runner’ı yakalayamamış olabilirim. Fakat bunca süre yaratıcı planlarımı, yılmayan irademi ve gerekirse en baştan başlayabilme yetkinliğimi de göz ardı edemezsiniz değil mi?

Siz de izlemişsinizdir, şimdi… Yapmayın!!!

Ben, Road’u yakalamaktan vazgeçtim. Warner Bros çizgi film sektöründen ayrılacağımı öğrenince, başvuru yaptığım çizgialtı ajanslara haber salmış: ‘Almayın onu’ diye.

Mesela en son anlaştığım yere Duffy Duck’u almışlar, inanabiliyor musunuz?

Ama ben hâlâ yılmadım.

Sevgilerle…

Hayallerinin peşinden koşan bir çizgi film kahramanı.

Coyete







5 Temmuz 2011 Salı

Warner Bros'ın gazına geldim!



'Hasta la vista, baby'
Eğer benimle sinemaya gittiyseniz ve film beni bir hayli etkilemişse, -muhtemelen kafamın içindeki set ışıkları hâlâ sönmediğinden veyahut kamera kayıtta olduğundan- anlattığınız şey atmosferde bir yerlerde ilgisizlikten yakınıyordur…

Hakkını yemeyeceğim, Terminatör ve Geleceği Dönüş filmleri bu duygunun ilk tohumlarını attılar. –hele o zaman yolculuğu treni yok mu, bence, benim trenlere olan sevdam ondan- O filmleri izledikten sonra, filmin etkisi geçmesin diye görsel temastan olabildiğince kaçınır yatağın içine ağır yün yorganın altına girerdim. Herhangi bir ışık süzmesi zihnimde kurduğum filmin beklenen devam serilerinin ön hazırlıklarını yok edebiliyordu…

Hani öyle böyle değil!
Çocukluk yıllarımdaki bu ritüelim zamanla yatağımı kah film setine, kah uzay üssüne, kah uzay mekiğine çevirse de sabah kalkıyor olmak çok içler acısıydı… Uzay mekiğinden inerek çıplak ayakla tuvalete doğru giden, ben!

Neyse sevgili okuyucu ve ya herhangi bir internet aramasında blog’uma denk düşmüş bu cümleye kadar gelmiş acemi sörfçü, bu etkiler yine yıllar sonra fena halde süpermen’de, spiderman’de beni rüyalarda bir hayli uçurmuş sağ salim yere de indirmişti ki; Yüzüklerin Efendisi ekibi yıllarca zihnime çadır kurdu…

Sanırım izleyenleriniz hatırlayacaktır,- Gandalf:5.günün şafağında beni bekleyin, şafakta doğuya bakın- dedi ya, sinema koltuğuna heyecanla yapışan ben ayağa kalkıp, ‘’atımı getirin lan’’ diye haykırmamak için sıkıca tutundum. O an, o kelamı söyledikten sonra filmin en heyecanlı yerinde göstermiş olabileceğim bu tepkinin sonrasındaki ‘bitmişlik’ hissiydi, kalkmamak için koltuğa sıkıca tutunmamı sağlayan.

Yüzüklerin Efendisi/ Kralın Dönüşü… Son serilere sonra geleyim evet kapanışı bunla yapalım ama öncelikle ‘’Otobotlar dönüşün’’…

Transformers Ay’ın Karanlık Yüzü… Kadıköy Rexx’in bir numaralı büyük salonunda heyecanla beklediğim filmin üçüncü serisini izlerken yine o karanlık atmosferde 5-6 kişi birbirimizden bağımsız sakince film izliyoruz.

Böyle bir sakinlik içinde içimde hiç beklemediğim bir adrenalin patlaması yaşadım, Optimus Prime’in o sözü hâlâ kulaklarımdadır, ben bu yazıyı yazarken- otobotlar dönüşün- Bir anda azalarak yükselen sesimle ‘’Allah için dönüşün’’ diyerek haykırdı.Sonra susuzluğum zirve yaptı ve yanımda duran kuzenime ‘’galiba çok heyecanlandım alkol almam lazım’’ dedim. Tabii o benim kendinden geçmiş halime gülmekten duydu mu, bilmiyorum.

Peki ya sonra;

Seri filmlerin mutlu sonları bile boşluk hissi yaratıyor ben de. Bakın Froda ne yapıyor acaba, ya da Spiderman ya da daha dün tek kolunu kaybeden Optimus… Bilmiyorum, çok eğlenceli duygular içindeyim…

Not: Hele suarede (akşam gösterimi) daha bir kendimi kaybediyorum!





LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...