31 Ağustos 2010 Salı

Fıtratında yoktur insanın vazgeçmek!


Fıtratında yoktu insanın vazgeçmek, çok şeyden vazgeçmişti insan. ‘Üzülmemeli ’ dedi karga: ‘Ne de olsa ‘insan!’… Şaşırmıştı ilk bir asır yaşadıklarına ve anlatmaya devam etti, karga, kendi kadar yaşaması muhtemel olmayan karga çocuklarına.  Tabiatından bir diğer örnek veremedi, bir parçasını reddeden, bir başka mahlûkattan. Bahsedemedi. Tüm orman bir deniz kenarında onu dinlemekteydi. kral bile saygı göstermekteydi, anlattıklarına. Hiç kimsenin görmediklerini anlattı. Nasıl yerleştiklerini anlattı buralara, ona da büyük büyük ‘karga’ dedeleri anlatmıştı.

Sesler duyulmaya başlamıştı, metal sesleri…  Korkunç bir çığlık duyuldu ormanın derinliklerinde! 

İşte son çınar, son meşe, son kavak ve son çamın da yıkılış sesleri gelmişti. Nehir, denize kusuyordu, oysa ki bir zamanlar somonlar akıntıdan hızlı karışırdı denize, artık yaşadıkları yerin kokusu kaybolmuş olacaktı ki dönemedi hiçbiri... Bir katilin küçük bir kadını öldürürken ki sahnesi gibiydi gördükleri, nehir kustukça geri çekiliyordu, balıklar, köşeye sıkışıyordu canlı kalanlar. Martı ve karabatak vazgeçmişti, avlanmaktan sadece serinlemek isterken, vurdu katran dolu dalga, uçamadılar bir daha… 

Batmanlı bir karga anlattı Hasankeyf’i, sonra duramadı yerinde Rizeli Karga anlattı Gürgen Deresi’ni, İkizdere’yi, HES’i ve İzmirli karga anlattı, Allionoi’yi… 

Canları acıdı, gözyaşı döktü ‘aslan kral’, sırtlan gülemiyordu artık, maymunun efendiliği tutmuştu, ötmedi bülbül suspus olmuştu… 

İşte o gün yazıldı bu son sözler. Doğa vazgeçtiği gün tüm insanlardan, ‘mahlûkat’ duydu bu sözleri ve her kelimesinde titredi ve daha da büyüdü gözleri korkudan… 

Fıtratında yoktur insanın vazgeçmek! 

Çok şeyden vazgeçmişti, insan. 

Değil midir, ki “o”   bir elma uğruna,  

Cenneti ayakları ile yıkan...

Neylersin ki bir yaşam aralığına sığdırılan buydu; ancak hilkat böyle değildi…


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...