19 Mart 2011 Cumartesi

Hasskt.r be yine mi!

Benim permütasyon ve kombinasyonla hiç işim olmadı, çok ayrılıkçı geldiler bana; ama olasılığı hep sevmişimdir… 

Uyanış halleri
Bu yazı sabah dörtte yazılmıştır. Siz bloger'ın dediğine bakmayın. Ya da haklı olduğu taraflar olabilir bu aralar vücut saatim şaşırmış durumda... 

Eğer benim gibi bir çalışma saatiniz varsa, gececiyseniz sakın bir buluşma verip de uyumayın, yoksa saat 17.00'de verdiğiniz söze gecenin 04.00'ünde çapaklı gözlerle telefonunuzdan süzülen beyaz ışığa aldırmadan yerinizden zıplayarak, 'hassk.trler' çeke çeke bakarsınız. 

Sürpriz tatil bitti. Akşam 22.00'de işte olmanız lazım. 

Bu saatten sonra yapılacak tek şey var havanın aydınlanmasını beklemek ve çıkıp biraz yürümek. Gazete filan neyim de alınır o sırada... 

Yolda gazete okuyan ben ve yorumlayan iç ses: 

Ben uyurken BM konseyi, Libya'yı hava bombardımanına tutmuş benim gibi uyuyan arkadaşlar varsa haber vereyim dedim. İki gündür bekler haldeydim son karardan sonra 'uykuda yakaladı' bombardıman belki ben gibi Libyalı çocukları da... 

Gittim geldim... 6:23 

Yoldayken bir ara düşündüm, (yıllarca 'çeşke' dedikten sonra tuhaf geldi, 'belki şehre bir fil gelir bir güzel orman olurdu' diye söylemem gibi) saat 13.00'te masumca bir kestirme sözcüğüyle uzanmıştım yatağıma, 'çeşke' birilerine haber verseydim gene... Bak bu iki oldu... (Bir 'sataninsan' olarak satılan arkadaş ne halde bilmiyorum bari dün yağmur yağmamış olsa) 

Telefona da bir süre elleşmeyince benim gibi uyuma moduna geçtiği için birer birer düşüyor şimdi e-postalar, mesajlar...Argo, argo argo ve bir de sesli mesaj dıııııııııtttttttttt... 

Bunca kelamdan sonra baya aldırmaz, sıfatı yükledik kendimize; ama yok öyle değil, zaten 85'ten beri gelinen bu yaşantıda bu tür vaka nadiren yaşanır. 

Galiba yağmur yağmış! 

Karar: 19 Mart 2011'de saat 9.00'da evde olan, Y.B 'biraz PS'de Black Ops oynuyayım, şu kitaba da bir göz atayım, aa 'vööög' almış biri' diyerekten, sabah kahvaltısındaki rahat halleri de göze alınarak; uyuyan telefonu ile birlikte gidilemeyen etkinlikleri planlamakla ve karşılamakla cezalandırılmıştır. 



16 Mart 2011 Çarşamba

Zihniyetsizlikçilik!

Nükleer enerjiden daha büyük bir sorun bizimkisi...

Biz hızlı trene Cumhuriyet'in kuruluşundan kalma raylarda 'gaz veren' bir toplumuz... Devletin ta kendisinden bürokratına, mühendisine, -'kaç kaç radyasyon var' diyen işçisine, bir röportaj sırasında 'küresel ısınma mı, yok öyle bir şey ya' diyebilenine... 

Evet, her şeyden daha vahimi, nükleer santral anlaşmasına imza atan RTE'nin, nükleer enerji santrallerinin oluşturduğu riski 'mutfak tüpü' teknolojisindeki risk ile kıyaslayabilen zihniyeti...

Sözü bu noktada gazeteci arkadaşımızın sorusuna ve 'er kişi'nin cevabına bırakıyorum...

Gazeteci arkadaşımız sorar:

Türkiye’nin nükleer santrallere yönelik tehditlerden nasıl korunacağı düşünüldü mü? 

Erdoğan, “Riski olmayan yatırım yoktur. O zaman evinize tüp de koymamak gerekir, doğalgaz hattı çekmemek gerekir ya da ülkenizden ham petrol hattının geçmemesi gerekir”  

Son Tespit: 'Risk' deyince adamın aklına 'yatırım' geliyor! 

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...