22 Ocak 2014 Çarşamba

Toplumsal Hafızamızı Güçlendirmek İçin: Adres Tarifi

Hrant Dink anmasındaydık…

Taksim’den Agos’a, o çirkin beton zeminde yürüyoruz. Nereye baksam kafasında kaskı, elinde copu, biber gazı hatta uzun namlulu silahı ile ara sokaklarda insan avına çıkmış polisleri görüyordum.
Ahparig

Baktığım her yer birkaç saniyelik kayıplar yaratıyordu, gerçek andan.

Dalıyordum.

Sokak arasında bir adamı onlarca polis dövüyordu, hemen karşısındaki anıtın altında kanlar içinde yere serilmiş gencecik bir kadın vardı. TOMA’dan çıkan suyla 5 metre geriye fırlatılan heybetli ağabey, daha dayanıklı değildi 2 santimetrelik ciğeriyle nefes almaya çalışan bebeden.

Velhasıl devlet hiçbir zaman bu kadar "eşitlikçi" olmamıştı.

Bir iki adım atıyorum. Ayağımın altındaki beton zemin o kadar rahatsız ediyor ki; barikatı yıkıp çimenlerin üzerine basmak istiyorum. Bir... iki... üç..! olmuyor. Gücüm yetmiyor, üzerinden atlıyorum. Derken çimene basmamıza bile müsaade etmiyorlar. Yani suratına dönüp “çimene basmak istiyorum ulan eşoğlueşşek” demek istiyorum. Yüzüne bakıyorum, hemen yanımıza bir diğeri geliyor.

Uzaklaştırılıyoruz.

Çimenlere basa basa Divan’a doğru yürüyoruz.

Divan’ın önünden gelen kalabalığa bakıyorum. Güneş, Haziran güneşi kadar ısıtıyor.

Sahne yine değişiyor. Sloganlar, gaz kokuları, kalkan sesleri...

Sonra hemen çaprazımda bir kaç el silah sesi geliyor, Ethem’i yerde görüyorum, Ali’yi tekmeliyorlar, Mehmet’i eziyorlar, Abdullah’ı, Medeni’yi vuruyorlar…

Dalmış bir halde yürürken, Agos’u görüyorum.

Konuşmalar oluyor. Dinliyor ve dağılıyoruz.

Biri gelip metroyu soruyor.

Anlatıyorum:

Hrant Dink’in 3 kurşunla vurulduğu kaldırımı karşına al, sola dön, dümdüz yürü. Metro girişini göreceksin!

Demem o ki; nereden başlayacağınızı biliyorsunuz, Eskişehir sokaklarını, Ankara meydanlarını, Hatay mahallelerini, Diyarbakır karakollarını, İzmir sahillerini ve İstanbul parklarını anlatmaya.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...