28 Ocak 2011 Cuma

Beyrut

Masadaşım, bugün benim hiç de cesaret edemediğim, aklımın kıyısında sürekli gezen bir yolculuğa çıktı.

Beyrut'a!

Bazılarımız hâlâ kadıköy-beşiktaş vapurunda düş kursun! İğneyi size çuvaldızı kendime!

Kıskandım, imrendim, özendim; ama her virgülde sevindim.

Tanıdığım herkes, ben de dahil bir şekilde gitme meraklısı, bulunduğu yeri terketme meyillisi...

Sonunda biri dediğini yaptı,-gerçekten ilk defa gidicem deyip de ikinci gün giden birini gördüm- hatta çok kısa bir sürede karar verdi buna. O kadar uzun yolları alabilecek birinin, bu denli düşünülesi bir kararı çok küçük bir zaman diliminde vermesinin nedenleri kendisine kalsın...

Biz cesaretine saygı duyalım!

Zamanı, mekanı ve parayı bir araya getirme derdimiz sanırım bizi olduğumuz yere 'çakan'. (Bu son kelime her harfi yerinde vurgulanarak okuna)

Gelmiyor değil aklıma, çok hızlı yer değiştirebildiğimiz çulsuz zamanlar.

Bu yazı hâlâ o masada akşam ondan sabah sekize kadar kelime eskiten bana, saat 6:45'te kendisini sekize kadar ayakta tutacak nescafe'ye, ofis terasındaki manzaraya ve gelir de hikâyesini anlatır, bi punduna getirip bizi de yüreklendirir diye merakla beklediğimiz cancağıza...


İyi yolculuklar...

İşte o arkadaşın yolculuğu: delilik yok açar

23 Ocak 2011 Pazar

Satır Başlarından II

  Başlayalım. Ama önce müzik.  (Red Hot Chili Peppers - Californication...)

-Tepki dediğin şey dilden beri gitmeli... Eylemsizleştiremediklerinizdenim!

-Düşünmekten alıkoyuluyoruz.'Düşünsel dünya'dan fazlasıyla uzaklaştırılıyoruz. Bu da içimizdeki tavır koyma ihtiyacını törpüleyerek bizi daha da ehlileştiriyor. Kimsenin ya da herhangi birinin ‘anarşist’ -terim anlamıyla- tavırlar sergilemesini istemek değil meramım, sadece…

Sadece. Hani bir şey unutursunuz ya, kat ettiğiniz mesafeyi tekrar almanız lazımdır. İşte o iç huzursuzluğun yarattığı ‘kaygı gücü’nün, -daha huzurlu yürümek ve daha sağlam basabilmek için- eyleme dönüşmüş hali olmak.

-Biz toplu taşıma araçlarında inilir binilir yazan bir milletin evlatlarıydık, şimdi metrobüs veya metroda 'inenlere yol veriniz' yazan bir taşıma sisteminin yolcularıyız. 1871’den beri binende de, inen de de aynı zihniyet…

-Yürüyen merdivenin solunda bekleyerek uzun uzun kuyruklar oluşmasına neden olan kişi, herhangi bir kırodan daha çok uyum sağlamış değil şu modern hayata…

-Eğer Adnan Polat tavır koysaydı, RTE’ye takım tutmaya başlayacaktım…

- İnsan da tarifini bile yapmaya çekindiğim davranışlar görüyorum, sonra kendi kendime ben o davranışı bile betimleyemezken o bunu yapabiliyor diyorum.

-Dün gitmek ve kalmak arasındaki tavrımı kalmaktan yana kullandım.Sonuç nötr!

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...