10 Nisan 2011 Pazar

Yoruldum A.Q, gerçekten yoruldum! / Parliament Pazar Gecesi Sineması'ydı, gördüğüm...

Cümleleri gelecek zamana yaydım... Bir çalışma esnasında, içi geçen benin Parliament Pazar Gecesi Sineması'ydı ve reklamlardan sonra film devam etmiyordu...


Dış ses: Bugün pazar

Altı saat sonra hazırlanıp Taksim'e doğru yol alacağım... Yine metrobüse ve metroya abanırcasına 'binen' insanlara şaşıracağım. İçimden bir kere daha; sakin sakin binin, efendi olun, adam gibi binin lan,  HAY S.KCEM YA' feryatları geçireceğim. Mecidiyeköy'deki köftecilerin dumanlarının arasından geçeceğim. Metroya ineceğim, yürüyen merdivende sol tarafta durup, kımıldamayan 'odun'a, 'izin verirseniz!' diyeceğim. Sonra, tam Taksim Meydan çıkışındaki metro merdivenlerinde o 'OĞLUUUMMM' diyen dilenci kadın, fena halde vicdanımı sızlatacak; ama hızlıca tırmanarak atlatmaya çalışacağım onu... Karşıma çıkıp, 'bir yemek parası versene desin' ona da razıyım. Velhasıl cesaretim olsa, 'teyze ne olur, her akşam bu ruh haliyle işe giden şu 25 yaşındaki yaşlı, sakallı -bir hayli uzadı be- çocuğa acı bir sus, sus ulan, allasen SUS, her gün şuradan geçerken duyduğum o sesin ve iletin ok gibi sırtıma saplanıyor, basamakları bitirmeden yığılacak gibi oluyorum' demelerim bitecek ve teyze ağlamaya başlayacak. Yanına oturup 'teyze valla seninle bir sorunum yok, aslında. Ancak -bağlaçlar yalan söylemez seninle bir sorunum var- her akşam saat 22.00 sularında ofise geçip, sabah 08.00'e kadar klavye döven ben, çok yoruldum be!' diyeceğim. Evden şu basamaklara gelene kadar senin baskını hissediyorum, kulak memelerimde! İyiyden iyiye filtreli dertlere gark ediyorsun beni.' diyeceğim.

Sonra, Bambi'yi arayıp, Taksim Metro girişindeki merdivenlere bir portakal suyu, teyzeye de bir ayran, bir dürüm döner' diyeceğim. Telefondaki ses 'taşşak' mı geçiyon lan' diyecek, ben kim olduğumu belirten o iletiyi söyleyeceğim ve inanacak'. Anlatmaya devam edeceğim, 'tamam iyi kötü geçiniyoruz ama ne ingilizce kursuna gidecek zamanım var ne de  ALES'e hazırlanacak vaktim. Yaş ilerliyor teyze ama biz aklımızdakileri yapacak vakit bulamıyoruz' diyeceğim. Bambi'deki eleman gelecek 'abi kusura bakma' diyecek 'yok lan bende olsam aynı şeyi derdim, diyip geçiştireceğim.Teyzeye, dürümü ve ayranı uzatıktan sonra, düşünceli bir ifadeyle yediğimiz tostun ve dürümün ne denli önemli bir konuya malzeme olduklarını hissetireceğiz, gelip geçenlere. Teyze, dürümü iştahla çiğneyerek bana, 'zaten sizin bir bu tür dertlere zamanınız yok' diyecek. Ben, ' ya teyze haftada bir gün iznim var, cumartesi sabahı 8 de çıkıyorum, pazar akşamı ofise geri giriyorum, ben hangi arada uyuyayım, hangi arada kahvaltıya dahil olayım, sinemaya gideyim, kitap okuyayım, sosyal içicilerin arasına karışayım, yeni insanlar tanıyayım' diyeceğim aklı iyice allak bullak olacak.

Sessizce oturacağız...

Tam o sırada, sevgili genel yayın yönetmenim oradan geçecek. Aynı şeyleri, ona da anlatacağım. Teyze, ağzındakileri bitirmeden taneler saçarak beni onaylayacak. Ve genel yayın yönetmenine o sihirli kelimeyi kullanacak, 'Oğğluuummmm '. Yönetmenin gözleri yuvalarından çıkacakmışçasına hızlıca dönecek, 'Tamam bundan sonra seni gündüze alıyorum, cumartesi-pazarda tatilsin' diyecek. Ben de, huzurlu bir tebessüm oluşacak. Teyze genel yayın yönetmenin yanağını okşayarak yine ,oğluummmm' diyecek. Yönetmen vicdan azabından, kıvrım kıvrım kıvrılıp, 'dur dur en iyisi seni bir de sabah 9 akşam 5 arası çalıştıralım, e bir sene oldu maaşına da yarı yarıya zam yapma vaktidir' derken.

03.41 ve 03.58 arası (iç geçimi)
Ben üşüdüğümü hissedeceğim...

Karanlık ofisin, en az yüz yıllık olan balkon kapısı gıcırdayarak sonuna kadar açıldı. Ayaklarımı masamdan kaldırıp, doğruldum. Bilgisayar ekranın düğmesine bastım 03.41'di. Topu topu 17 dakikalık bir 'iç geçimi' yaşamıştım. Nefes alırken üşüdüğümü hissedince, bir bitki çayı içmem gerektiğini düşünerek mutfağa giderken, önce lavaboya uğrayıp yüzüme su vurdum. 'Ketıl'da suyu ısıttım, poşet çayı fincana koyup, üstüne 'şoruldayan' sıcak suyu aktardım. Karanlık holden balkona doğru ilerledim. Bakmaktan haz aldığım o manzara baktım, boğaz, deniz, çamlıca he birde ritim olarak çarpık kentleşme. Odamdan bakınca gördüğüm aynı manzaraydı, denizi ve boğazı çıkartırsak!

Çaydan bir yudum aldım, sonra bir yudum daha az önce gördüğüm-çalışmaya geçene kadar bu müzik kulaklarımda yankılanıyor- 'parliament pazar gecesi sineması' 25 karelik kısa bir özet geçti. 25. kare de üşüyordum. 'Zorla güldüm, sert bir 'heeh' çıktı kapalı dudaklarımdan teperek, burnumun çevresine yankı yaptı.

Açılan dudaklarımın arasındaki dilim, içeride sağa sola vurarak şu kelimeyi çıkardı. Reklamlar


(Bugün, bana göre, bu keyifli yazıyı yazdırtan teyzeye bir şeyler bırakmanın vaktinin geldiği gündür, bir de fotoğrafını çekeceğim)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...